İHA’ların düşürüldüğü gece: İsrail ve İran arasındaki caydırıcılık yarışı nereye varacak?

13 nisanı 14 nisana bağlayan gece uzun, derin ve çok yönlü bir ders verdi

Caydırıcılık ve inisiyatif. Bunlar İran ve İsrail arasında anlamları tartışılan iki kelime. 13 nisanı 14 nisana bağlayan gece uzun, derin ve modern savaşlar, uluslararası ittifaklar, ekonomik imkanlar ve iç siyasi uyum açısından çok yönlü bir ders verdi.

Tahran ve Tel Aviv yaptıkları açıklamalarda hedeflerine ulaştıklarını duyurdular. İran, Birleşmiş Milletler (BM) Daimi Temsilciliği’nin X platformu hesabından yapılan açıklamayla, İsrail’in gerilimi tırmandıracak bir adım atmaması halinde konunun ‘kapanmış’ sayılacağını bildirirken Türkiye aracılığıyla ABD’ye gönderdiği bir mesajla da bunu teyit etti.

Öte yandan İsrail basını, İran’ın saldırısının sabahında İsrail’in vereceği yanıtın planlanmasında ve istenmeyen sonuçlar doğurabilecek bir askeri operasyonda acele edilmemesi gerektiğinden söz eden haberlere yer verdi.

Crews work on an Israeli Air Force F-15 Eagle in a hangar, said to be following an interception mission of an Iranian drone and missile attack on Israel, in this handout image released April 14, 2024. Israel Defense Forces/Handout via REUTERS THIS IMAGE HAS BEEN SUPPLIED BY A THIRD PARTY

Her ne olursa olsun İran topraklarından İsrail’e karşı başlatılan ve daha önce eşi ve benzerine rastlanmayan misilleme, İsrail’in, İran’ın nükleer programını geliştiren bilim adamlarına karşı suikastlar ve nükleer programın yürütüldüğü bazı tesislere yönelik sabotaj saldırıları düzenlemek gibi İran içinde aldığı bir takım askeri ve güvenlik önlemlerinin yanı sıra dışarıda Suriye’de ve bazen Irak’ta İran’ın askeri tesislerinin bombalanmasını neredeyse günlük bir olay haline getirmesi sonucu Tahran’ın yıllar içinde ciddi şekilde zarar gören caydırıcılık kapasitesini yeniden tesis etmeyi amaçlayan ciddi bir girişimdi.

İsrail’in İranlı nükleer bilim adamlarını hedef alan suikastlarına misilleme olarak Lübnan asıllı Fransız vatandaşı Muhammed Hasan el-Hüseyni’nin 2012 temmuzunda Bulgaristan’ın Burgaz şehrinde İsrailli turistleri taşıyan bir tur otobüsüne gerçekleştirdiği intihar saldırısı gibi İran’ın daha önce verdiği tepkiler, öyle görünüyor ki İsrail’in bu tür eylemlerini tekrarlamasını engelleyecek kadar güçlü değildi.

Diğer tarafta ise İsrail’in caydırıcılığı, Hamas’ın 7 Ekim’deki saldırısının başarılı olmasının ardından skandal denebilecek bir kayba uğradı. Hamas Hareketi tarafından gerçekleştirilen Aksa Tufanı Operasyonu, binden fazla Filistinli silahlı grup üyesinin Gazze Şeridi sınırlarından 35 kilometre içeriye girmeyi başarması, İsrail’in askeri ve istihbarat üstünlüğü iddialarına ağır bir darbe indirdi. Bu esnada yüzlerce İsrailli asker ve sivil, komuta kademesindeki karışıklık ve o gün öğleden sonraya kadar süren Filistin saldırısı karşısında yaşanan kafa karışıklığı nedeniyle ya öldürüldü ya da esir alındı. İsrail’in Gazze’ye saldırısının temelinde caydırıcılığın yeniden tesis edilmesi ve savaşın ilk günündeki feci başarısızlığın Filistinli sivillere karşı şiddeti, ölüm ve yıkımı abartarak telafi edilmesi vardı.

Sonrasında İsrail, Hizbullah’ın kalesi olan Beyrut’un güney banliyölerini de kapsayan saldırılara başladı. Aynı zamanda Şam ve çevresinin yanı sıra mart ayında çok sayıda İran destekli milisin öldürüldüğü oldukça şiddetli saldırılara sahne olan Halep’i hedef aldı.

Başka bir deyişle, ABD liderliğindeki uluslararası koalisyonun ‘Refah Muhafızı Operasyonu’ kapsamında Husilerin Kızıldeniz’de ticari gemileri hedef alan saldırılarını engellemede başarılı olmasından ve Sana Yarımadası’ndaki İran destekli milislerin Gazze’deki savaşın seyrini değiştirme kabiliyetlerinin sınırlı olduğunun anlaşılmasından sonra 28 Ocak’ta Ürdün’ün doğusunda yer alan Tower 22 (Kule 22) adındaki ABD üssüne düzenlenen saldırıda üç Amerikan askerinin öldürülmesi sonrası Washington’ın ‘direniş ekseninin’ Irak kanadını saf dışı bırakmasının ardından İsrail’in Şam’ın Mezze semtindeki İran konsolosluğuna yaptığı hava saldırısı İran’ın caydırıcılık sistemi tamamen çöktü.

Dahası, Hizbullah Aksa Tufanı Operasyonu’ndan sonra İsrail’e ait hedeflere sınır ötesi saldırılar düzenlediyse de onlarca Lübnanlı sivilin yanı sıra yaklaşık 300 Hizbullah üyesinin hayatını kaybetmesine, Güney Lübnan’daki birçok köyün yıkılmasına ve bölge sakinlerinin yerlerinden edilmesine rağmen saldırılarının İsrail’in Hamas’a yönelik operasyonları üzerindeki etkisi çok az oldu.

Bu bağlamda İran’ın caydırıcılığının -Şam’daki konsoloslukta General Muhammed Rıza Zahidi ve yardımcılarının öldürülmesinden sonra- içler acısı bir duruma düştüğünü söylersek abartmış olmayız. Tahran bu saldırıya sert bir yanıt vermediği takdirde İsrail’in İran’ın iç bölgeleri de dahil olmak üzere daha fazla saldırı düzenleyerek gerilimi tırmandırmaması için İran’ın bir karşılık vermesi gerektiği kanaati oluştu.

İsrail’in verilerine göre bir gecelik çatışma yaklaşık 1,33 milyar dolara mal oldu.

Zahidi’nin İran Devrim Muhafızları Ordusu’nun (DMO) önde gelen komutanlarından biri olması nedeniyle, 1 Nisan’daki konsolosluk saldırısı ile 13 nisanı 14 nisana bağlayan gece bu saldırıya verilen yanıt arasındaki on iki gün boyunca misillemenin şekli ve hangi araçların kullanılacağı, İran’ın vekilleri tarafından mı yoksa doğrudan İran güçleri tarafından mı gerçekleştirileceği konularında yoğun tartışmalar yapıldı. Batı basınında yer alan haberlerde, Tahran’la İsrail’e vereceği karşılığın şiddetini en aza indirmesi ve mümkün olduğunca sınırlı bir çerçevede gerçekleştirmesi için belirli bir ‘bedel’ önerisinde bulunmak üzere çeşitli aracılarla temaslarda bulunulduğu aktarıldı. İsrail ise İran içinde niteliksel saldırılar düzenlemekle, hatta İran’ın tüm elektrik şebekesini devre dışı bırakabileceği söylenen ‘elektromanyetik bomba’ kullanmakla tehdit etti. Daha sonra İran’a önerilen bedellerin yeterli ya da en azından ikna edici olmadığı anlaşıldı.

Burada İran’ın pervaneli motora sahip eski modellerin yerine jet motoru kullanan 400 kadar Şahid-238 model İHA, 2022 yılında envanterine giren Hayber Şekan füzeleri ve kruz füzeleri kullanarak gerçekleştirdiği misillemenin İsrail’in askeri üslerini vurmayı ve İsrail’e zayiat verdirmeyi amaçlayan ciddi bir eylem olduğunu belirtmek önemli. Ancak daha da önemlisi, İran’ın misillemesi, savaş kabiliyetini tam olarak göstermeyecek ve İsrail’e kayıplar verdirmesi durumunda İsrail’in karşılık vermesini kaçınılmaz hale getirmeyecek şekilde tasarlandı. İsrailli kaynaklar, İran’ın misillemesinde 31 kişinin hafif şekilde, bir kişinin ise ağır şekilde yaralandığını açıkladılar.


Posted

by